ALLAH U TEÂLÂ’NIN BİZDEN BEKLEDİKLERİ VE YARATILIŞ GAYELERİMİZ

ALLAH U TEÂLÂ’NIN BİZDEN BEKLEDİKLERİ VE YARATILIŞ GAYELERİMİZ

Vema halaktül cinne vel inse illa liya’budun.
“Ben insanları ve cinleri ancak ve ancak Bana ibadet/kulluk yapsınlar diye yarattım” 
Zâriyât: 56
Allah u Teâlâ, bizleri bu dünyaya istediğimiz gibi yaşayalım diye göndermemiştir. Bir gaye için göndermiştir. Bunun için insan; niçin yaratıldığını öğrenmeli ve asıl hayat olan ahiret hayatına böylece hazırlanmalıdır.
Allah u Teâlâ bizlere sayısız nimetler vermiştir ve vermiş olduğu bu sayısız nimetler karşılığında bizlerden 3 şey beklemektedir; 1-Zikir, 2- Fikir, 3- Şükür. Her işin başında besmele çekmek ve bu nimetleri bize verenin Allah olduğunu ilan ederek ve yardım/izin isteyerek başlamak zikirdir. Bu nimetlerin kimden ve ne için geldiğini, nasıl kullanılması gerektiğini düşünmek  fikirdir. Sonunda ise bizlere hak etmediğimiz halde lütfüyle nimetler gönderen Rabbimize teşekkür etmemiz de şükürdür.
İnsan ilk önce, niçin yaratıldığını çok iyi bilmeli ve öğrenmelidir. Yaratılış ve dünyaya gönderiliş gayesini bilmeyen bir kişi ömrünü boşa geçirir. “Ahirette faydasını görmeyeceğin işlere dünyada ehemmiyet/kıymet verme.”

Allah u Teâlâ bizleri şunlardan dolayı yaratmıştır;
1. Yaratmak istemiş ve öyle murad buyurmuştur. Bunun için hiç kimsenin “Allah beni niye yarattı”, (hâşâ) “bana mı sordu” demeye hakkı yoktur. Mülk ve kudret sahibi O’dur ve O ne dilerse onu yapar. Hiç kimsenin O’na hesap sormaya hakkı yoktur. Ancak insan, O’nun yaptıklarının hikmetini anlamak ve gereğini yapmak için araştırma yapar.
2. Dünyaya gönderilmeden önce ruhlar âleminde verdiğimiz sözü yerine getirip getirmeyeceğimizi sınamak için yaratmıştır. Bizler ruhlar âleminde iken Allah u Teâlâ bizlere sordu; Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Yani eğer sizi dünyaya gönderirsem Beni bilecek, emirlerime uyacak, bana itaat edecek misiniz?)  Bizlerde; Evet Rabbimiz Sen bizim Rabbimizsin. (Yani Sana kulluk yapmaya söz veriyoruz) dedik. İşte bu sözümüzün “arkasında mıyız değimliyiz” bunun sınanması için dünyaya gönderildik.
3. Allah’ı bilmek, inanmak ve sevgisini kazanmaya gayret göstermek için yaratıldık. Allah u Teâlâ’yı isimlerinin tecellileri ile öğrenir ve biliriz. Bize düşen etrafımıza doğru bir bakışla bakmak, ihsan ettiği nimetlerin farkında olmak, bunlardan dolayı O’na şükretmek ve O’nun sevgisini kazanmaya gayret göstermektir.
4. Allah u Teâlâ’nın bize lütfettiği bütün nimetleri (Düşünme kabiliyeti, ikna kabiliyeti, konuşma kabiliyeti, el, göz, kulak, ağız, ayak, güç, mal, itibar, makam vs) O’nun yolunda kullanıp kullanmayacağımızı sınanmak için gönderildik. Kişi bunun için ilk önce; kendisine verilen nimetleri tespit etmeli ve daha sonra bunlar ile Allah’ın rızasını nasıl kazanacağını düşünmeli, ona uygun kullanmaya gayret göstermelidir.
5. Meleklerin bile gıpta edeceği bir insan olabileceğimizi ispat edebilmemiz için yaratıldık. Evet, bizler yaratılmadan önce melekler Allah u Teâlâ’ya “Sana isyan edecek, Kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın” diye sorduklarında Allah u Teâlâ; “Siz benim bildiklerimi bilemezsiniz. İçlerinden sizlerin bile gıpta edeceği insanlar çıkacaktır” diye söylemişti.  Bundan dolayı bizler Allah u Teâlâ’nın bu güvencini ve itimadını boşa çıkarmamak için mücadele etmeliyiz. Allah u Teâlâ herkesin içine meleki ve şeytani özellikler yerleştirmiştir. Kimi nefsine uyar şeytanlaşır, kimi ise Allah’a tabi olur ve melekileşir. Böylece meleklerin bile gıpta ettiği insan olur. Ki Peygamber Efendilerimiz sav, Sahabeler ve âlimler bunun en önemli ispatçıları olmuşlardır.
6. Hamd etme adına verdiğimiz sözü yerine getirip getirmeyeceğimizi sınamak için yaratmıştır. “Kalu Bela” da bizler, Allah u Teâlâ’nın verdiği her hale hamd edeceğimizi söz vermiştik. Allah u Teâlâ’da bu sözümüzün arkasında olup olmadığımızı görmek için bizi bu dünyaya gönderdi. Bundan dolayı bizleri “vererek ve alarak” imtihan etmektedir. Hamd eden bir kul mu olacağız, isyan eden bir kul mu olacağız? Öyleyse insan her şeyin Allah’tan olduğunu bilmeli, küfür ve delalet dışındaki her haline şükretmeli, hırs göstererek kaybetmemelidir.
7. Allah u Teâlâ bizleri kendisine kulluk ve ibadet etme adına verdiğimiz sözü yerine getirip getirmeyeceğimizi sınamak için yaratmıştır. “Ben insanları ve cinleri ancak ve ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” buyurarak bu hakikate işaret etmiştir. Öyleyse insan hayatını bu söze uygun olarak yaşayıp yaşamadığına bakmalıdır. Bunun için ilk önce yapması gereken ibadetlerini öğrenmeli, daha sonrada her anını ibadet haline getirmek için neler yapması gerektiğini araştırmalı ve yapmaya gayret göstermelidir.
8. Allah u Teâlâ insanları Rabbanilik özelliğine uygun olarak yaşayıp yaşamayacaklarını sınamak için yaratmıştır. Allah insana, nefsi ve şeytani istekler vermiştir. Kul bu istekleri ile Allah’ın emirleri arasında imtihan olur. Hayatını Rabbinin emrine göre şekillendirenler (Rabbanilik) imtihanı kazanacaklar, nefsine ve şeytana göre şekillendirenler de kaybedeceklerdir.  Cennet ehli ile cehennem ehli belirlenmiş olacaktır.


AYET VE HADİSLER
“Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât: 56

"İnsan başıboş olarak bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet: 75/36)

“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık, onları gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.”Duhân: 38, 39

“Size ne oluyor ki ahiret karşılığında rahat döşekleri tercih ediyorsunuz.”

“Rabb’in Âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini almış ve: Ben sizin Rabb’iniz değil miyim? diye onları kendilerine şahit tutmuştu. “evet buna şahidiz” dediler. Kıyamet günü, biz bundan habersizdik demeyesiniz. (diye böyle yaptı.)” A’raf: 172
“Heva ve hevesini ilah edinen kimseyi gördün mü, onun üstüne sen mi bekçi olacaksın?” Furkan: 43

Enes b. Malik'ten (r.a.), Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:"Allah, Cehennem ehlinden azabı en hafif olana: 'Eğer dünya, dünyada var olan şeyler ve bir o kadarı da bununla birlikte senin olsaydı sen onları buradan kurtulmak için feda eder miydin?' diye sorar. Adam: 'Evet' der.Allah (c.c.) şöyle buyurur:"Sen daha Adem'in sulbünde iken, Ben bundan çok daha hafif olanını; Bana hiçbir şeyi şirk koşmamanı istedim de sen bundan kaçınıp Bana şirk koştun. Seni Cehennem ateşine koyacağım." der. (Buhari, Enbiya: 1, Rikak: 49)

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve taguttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunu görün. " (Nahl: 16/36)

"And olsun ki sana da senden önceki rasullere de şu vahyolunmuştur. 'And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan kesinlikle amellerin boşa gider ve kaybedenlerden olursun.' Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol." (Zümer: 39/65-66)

Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih ederler. O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır. (isra 44)

"Her birinizin yaratılışı ana rahminde nutfe olarak 40 gün derlenip toparlanır. Sonra aynen öyle (40 gün daha) alaka (yapışan şey) olur. Sonra yine öyle (bir 40 gün daha) mudga (et parçası) halinde kalır. Ondan sonra melek gönderilir. Ona ruh üfler." ( Sahih-i Müslim VIII, 114).

“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “selâm!” (selametle) der (geçer)ler. Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler. Ve şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir! Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar. Yine onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Onlar, yalan şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. Onlar, kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.” Furkân, 25/63-73.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder