İHSAN-HER AN ALLAH’I GÖRÜYOR GİBİ
YAŞAMAK
“İhsan
Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da
şüphesiz O seni görmektedir” (Buhari, iman, 37; Müslim, iman, 1)
İhsan,
Allah'ı görür gibi yaşamak, kendini hep Allah'ın huzurunda ve O’nun kendisi ile
beraber olduğunu hissederek yaşamaktır.
O,
her yerdedir, bizimle beraberdir. Hadid suresi 4. Âyette "Nerede olursanız
olun O sizinle beraberdir" . Ayrıca "Ey Muhammed, kullarım beni
sorarlarsa bilsinler ki, ben şüphesiz onlara çok yakınım" (Bakara, 2/186)
buyrulur. Allah'ın insana "şah damarından daha yakın" olduğu ifade
edilir. "Nereye dönerseniz Allah oradadır." (Bakara, 2/115)
İhsan şuuru ile yaşamak isteyen kişi de
şu özellikler olmalıdır;
v Her
yaptığı işi Allah’a arz ediyormuş gibi yapmalıdır.
v Her
zaman Allah’ın rızasına uygun olarak yaşama gayretinde olmalıdır. Mesela;
o
Bir şey öğrenecek ise Allah’ın rızası
kazanmak için öğrenmelidir.
o
Bir meslek edinecekse Allah’ın hoşnut
olacağı mesleği tercih etmelidir.
o
Kur’an-ı okurken Allah’a arz ediyormuş
gibi okumalıdır.
o
Namazda kendini Allah’a arz etmeli ve
O’nu memnun etmek için namaz kılmalıdır.
o
Yiyeceği yemeği, Allah’ın kendisine
verdiği bedeni korumak için yemelidir.
o
Yapacağın her türlü israftan, Allah’ın
hoşnut olmayacağını bilerek kaçınmalıdır.
v İşleyeceğin
her şeyin Allah tarafından kayıt altına alındığını ve bir gün hesabını
vereceğini bilerek yaşamalıdır.
v Kalbinden
ve aklından geçirdiklerine, niyetlerine Allah’ın vakıf olduğunu bilerek, dikkat
ederek yaşamalıdır.
v Söyleyeceği
her sözü, kendisini Allah huzurunda mesul hale getireceğini bilerek
söylemelidir. Düşünmeden konuşmamalıdır.
v Yapacağı
iyilik ve ya kötülüklerin karşılığını mutlaka göreceğini bilerek yapmalıdır.
v En
karanlık ortamlarda bile Rabbinin kendisini gördüğünü ve yaptıklarını bildiğini
bilerek yaşamalıdır.
v Hayatın
her karesinde Allah’ı bulmak için yaşamalıdır. Necip Fazıl; “Anladım işi, sanat
Allah’ı aramakmış, gerisi çelik çomak oynamakmış.”
v İçle
dışının birbirinin aynısı olması için çaba göstermelidir.
v Kendinden
başka kimseyi kandıramayacağını bilmelidir.
v Riya
ve gösterişten uzak yaşamaya çalışmalıdır.
v Hep
Allah ne der diye yaşamalıdır.
Gönül adamları ihsan şuurunu şöyle
yaşarlar; Onlar teneffüs ettikleri havada, kokladıkları
çiçekte, içinde dolaştıkları tabiatta hep Allah'ın bir biçimde tecellilerini
görmüşlerdir. Bu durum Allah'la içli dışlı ve barışık olmayı doğurur. O'nu
daima yanında, içinde hissetmeyi sağlar. Meselâ Yûnus Emre ve onun gibi
düşünenler bu duygularla dolup taşmaktadır: "Dağlar ile taşlar ile /
Çağırayım Mevlâm seni / Seherlerde kuşlar ile / Çağırayım Mevlâm seni."
derken, bu duygu ve düşüncelerini terennüm ederler. Böyle bir anlayış aynı
zamanda Allah'a karşı saygılı olmayı gerektirir. Çünkü O uludur, yücedir. Bu
beraberlik ahlâklı, adaletli, fedâkâr davranmayı doğuracaktır. Her yerde ve her
şeyde Allah'ın bir eserini, bir tecellisini gören insan, Allah'a olan sevgi ve
saygısından dolayı, eşyaya ve varlıklara da sevgi ve şefkatle yaklaşacaktır.
Aynı zamanda edepli ve ahlâklı davranacaktır. Bazı büyük zatların, ayaklarını
uzatıp sere serpe oturmaktan kaçındıkları hikâye edilir. Bunu, Allah'ın
huzurunda bulunmanın bilinciyle yaptıkları söylenir. Demek ki Allah'ı
görüyormuş gibi yaşamak, kendini hep O'nun huzurunda hissetmek kişiye mutlu ve zengin
bir iç huzuru kazandırdığı gibi; aynı zamanda insanın ölçülü, edepli ve bütün
yaratıklara karşı şefkatli olmasını da sağlamaktadır.
İnsanın
kendisini her an Allah'ın huzurunda hissetmesi ve ona göre davranması, imkânsız
ve sıkıntı verici bir şey değildir. Tarihî bir örneği Yavuz Sultan Selim'de
görüyoruz. Ölümüne yakın, kendisini muayene eden hekimi Hasan Can üzüntü ile:
“Sultanım, artık Hak ile beraber olmak zamanıdır”, deyince, Yavuz yarı öfke
yarı teslimiyetle doğrularak şöyle sitem eder: “Hasan Can, ya sen bizi şimdiye
kadar kiminle bilirdin?” der. Yâsin-i şerif okunmasını ister ve bir müddet
sonra ruhunu teslim eder. Bu demektir ki, onca mücadele içinde bile her an Hak
ile beraber olmak imkân dahilindedir.
Münafikun
suresi 9. âyette "Ey Mü'minler, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı
anmaktan alıkoymasın!" buyrulur. Bir başka âyet-i kerîmede ise
"Ticaret ve alış verişin, kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymadığı"
kimselerden övgü ile söz edilir (Nur s. 37. âyet).Ayetlerde geçen Allah'ı
anmak, Allah'ı unutmamak, her yerde ve her zaman O'nun huzurunda bulunduğunu
şuurlu olarak bilmek ve ona göre davranmak demektir.
Câmide
ünlü bir vâiz âhiret sahneleri anlatıyormuş. İşte diyormuş, insan öldüğü vakit
şöyle soru sorarlar, böyle sorarlar. Paranı nereye harcadın, malını nasıl
kullandın, ibadet ettin mi, iyilik yaptın mı vs. Dinleyenler içinde Şiblî
isimli ârif kişi varmış. Sonunda gidip vâiz efendiye şöyle demiş:
Hocam,
Allah kullarına o kadar çok soru sorar mı bilmem. Ama şunu soracaktır: "Ey
kulum, dünyada iken ben seninle idim, ya sen kiminleydin?" Bu suale cevap
verebilirsek gerisi kolaydır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder