Kıyamet Suresi meali Abdulbasit Abdussamed video okuyuşu
Mekke’de inmiş olup 40 âyettir. Bu sûre adını, ilk âyetinde adı geçip bütün sûrenin konusunu teşkil eden kıyamet kavramından almıştır. Aklî, hissî ve psikolojik yollarla kıyamet gerçeği ispatlanır ve buna inanmayanların sorumlulukları vurgulanır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hayır, gerçek öyle değil! Kıyamet günü hakkı için,
2 – Kendisini eleştirip kusurlarından pişmanlık duyan kimse hakkı için (ki siz mutlaka diriltileceksiniz).
3 – İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğiz?
4 – Evet, toplarız, hem de parmak uçlarına varıncaya kadar eski halinde düzenleriz!
5 – Fakat insan suç işleyip durmak için önündeki kıyameti inkâr etmek ister de,
6 – “Ne zamanmış o kıyamet günü?” diye alay eder.
7 – Gözler kamaşıp karardığı,
8 – Ayın ışığının büsbütün gittiği,
9 – Güneş ile ay yan yana getirildiği zaman...
10 – İşte o gün insan der: “Var mı kaçacak mekân?”
11 – Hayır, sığınacak hiçbir yer yoktur.
12 – O gün varılacak yer ancak Rabbinin huzurudur!
13 – O gün insana yaptığı her türlü iyilik ve fenalık ile;
yapmadığı her türlü iyilik ve fenalık tek tek bildirilir.
Ona göre karşılığını alır.
14-15 – Türlü türlü mazeretler öne sürse de, Artık insan, kendisi hakkında şahit olur. [16,23; 58,18]
16 – Sana vahyedileni unutmamak için tekrarlarken hemen anında bellemek için dilini kımıldatma. [20,114]
17 – Çünkü vahyi senin kalbinde toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir.
18 – O halde Biz Kur’ân’ı okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu izle.
19 – Ayrıca onu açıklamak da Bize ait bir iştir. (Bu önemli gerçeği, arada belirttikten sonra gelelim esas konumuza).
20 – Gerçek şu ki: Siz bu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz.
21 – Onun için âhireti terkedip durursunuz.
22 – Yüzler vardır o gün pırıl pırıl...
23 – O güzel ve Yüce Rab’lerine bakakalır... [6,103]
Ehl-i sünnet, âyetlere ve bilhassa mütevatir derecesine varan hadîslere dayanarak, cennette Allah’ın görüleceği hususunda ittifak etmişlerdir.
24 – Ve nice suratlar vardır o gün asılır.
25 – Belini kıran darbeyi yediğini hisseder. [3,106; 80,37-42; 88,2-10]
26 – Hayır, hayır! Ne zaman ki can boğaza gelir, işte o zaman can çekişenin yanındakiler:
27 – “Bunu iyileştiren, kurtaran yok mu?” der.
28 – Artık ayrılık vakti geldiğini kendisi de anlar.
29 – Bacağı bacağına dolaşır, ölüm acısıyla kıvranır. [6,61-62]
30 – O gün sevkiyat, doğru Rabbinin divanına olur!
31 – Ne dini tasdik eder, ne namaz kılardı.
32 – Hep hakkı yalan sayıp ona sırtını dönerdi.
33 – Bir de yaptığından memnun olarak,
çalımlı çalımlı kendi taraftarlarının yanına varırdı.
34 – Yazık sana yazık!
35 – Yazık ki sana ne yazık!
36 – İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?
37 – Onun aslı, atılan bir meni damlası değil miydi?
38 – Sonra ana rahmine tutunan yapışkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratıp düzenledi.
39 – Ondan erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı.
40 – Bütün bunları yapan, ölüleri diriltmeye kadir olmaz olur mu?
Bu âyetten sonra “Belâ (elbette!)” denilmesi sünnettir. (Ebu Davud, İmam Ahmed).
Mekke’de inmiş olup 40 âyettir. Bu sûre adını, ilk âyetinde adı geçip bütün sûrenin konusunu teşkil eden kıyamet kavramından almıştır. Aklî, hissî ve psikolojik yollarla kıyamet gerçeği ispatlanır ve buna inanmayanların sorumlulukları vurgulanır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hayır, gerçek öyle değil! Kıyamet günü hakkı için,
2 – Kendisini eleştirip kusurlarından pişmanlık duyan kimse hakkı için (ki siz mutlaka diriltileceksiniz).
3 – İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğiz?
4 – Evet, toplarız, hem de parmak uçlarına varıncaya kadar eski halinde düzenleriz!
5 – Fakat insan suç işleyip durmak için önündeki kıyameti inkâr etmek ister de,
6 – “Ne zamanmış o kıyamet günü?” diye alay eder.
7 – Gözler kamaşıp karardığı,
8 – Ayın ışığının büsbütün gittiği,
9 – Güneş ile ay yan yana getirildiği zaman...
10 – İşte o gün insan der: “Var mı kaçacak mekân?”
11 – Hayır, sığınacak hiçbir yer yoktur.
12 – O gün varılacak yer ancak Rabbinin huzurudur!
13 – O gün insana yaptığı her türlü iyilik ve fenalık ile;
yapmadığı her türlü iyilik ve fenalık tek tek bildirilir.
Ona göre karşılığını alır.
14-15 – Türlü türlü mazeretler öne sürse de, Artık insan, kendisi hakkında şahit olur. [16,23; 58,18]
16 – Sana vahyedileni unutmamak için tekrarlarken hemen anında bellemek için dilini kımıldatma. [20,114]
17 – Çünkü vahyi senin kalbinde toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir.
18 – O halde Biz Kur’ân’ı okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu izle.
19 – Ayrıca onu açıklamak da Bize ait bir iştir. (Bu önemli gerçeği, arada belirttikten sonra gelelim esas konumuza).
20 – Gerçek şu ki: Siz bu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz.
21 – Onun için âhireti terkedip durursunuz.
22 – Yüzler vardır o gün pırıl pırıl...
23 – O güzel ve Yüce Rab’lerine bakakalır... [6,103]
Ehl-i sünnet, âyetlere ve bilhassa mütevatir derecesine varan hadîslere dayanarak, cennette Allah’ın görüleceği hususunda ittifak etmişlerdir.
24 – Ve nice suratlar vardır o gün asılır.
25 – Belini kıran darbeyi yediğini hisseder. [3,106; 80,37-42; 88,2-10]
26 – Hayır, hayır! Ne zaman ki can boğaza gelir, işte o zaman can çekişenin yanındakiler:
27 – “Bunu iyileştiren, kurtaran yok mu?” der.
28 – Artık ayrılık vakti geldiğini kendisi de anlar.
29 – Bacağı bacağına dolaşır, ölüm acısıyla kıvranır. [6,61-62]
30 – O gün sevkiyat, doğru Rabbinin divanına olur!
31 – Ne dini tasdik eder, ne namaz kılardı.
32 – Hep hakkı yalan sayıp ona sırtını dönerdi.
33 – Bir de yaptığından memnun olarak,
çalımlı çalımlı kendi taraftarlarının yanına varırdı.
34 – Yazık sana yazık!
35 – Yazık ki sana ne yazık!
36 – İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?
37 – Onun aslı, atılan bir meni damlası değil miydi?
38 – Sonra ana rahmine tutunan yapışkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratıp düzenledi.
39 – Ondan erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı.
40 – Bütün bunları yapan, ölüleri diriltmeye kadir olmaz olur mu?
Bu âyetten sonra “Belâ (elbette!)” denilmesi sünnettir. (Ebu Davud, İmam Ahmed).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder