Amenerrasulü Suresi Arapça Meali ve Amenerasulü Tefsiri

AMENERRESULÜ
   
Amene'rrasülü bimâ ünzile ileyhi min Rabbihi velmüminun. Küllün amene billahi ve melâiketihi ve kütübihi ve rusulihi la nüferriqu beyne ehadin min rusülih ve qalû semi'na ve eta'na ğufraneke Rabbena ve ileykel masir. La yükellifüllahü nefsen illa vüs'a ha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet. Rabbena la tuahızna innesiyna ev ahda'na. Rabbena vela tahmil aleyn'a isran kema hameltehü alellezine min kablina. Rabbena ve la tuhammilna ma la da katelena bih. Va'fü anna vağfirlena verhamna ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin.


MEALİ

Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti müminler de (iman ettiler) Her biri 'a meleklerine kitaplarına peygamberlerine iman ettiler. '''ın peygamberlerinden hiç biri arasında ayırım yapmayız. İşittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affına sığındık! Dönüş sanadır!'' dediler. her şahsı ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!


Amene'rrasülü Tefsiri ayetlerin hatırlattıkları ;

285-Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de! Bu ayetler müminlere bir garanti ve güven vermektedir. Yani sanki şöyle demektedir; Peygamberin sizi davet ettiği imana ve iman hakikatlerine bizzat kendisi de iman etmiş ve emirlerine uymuştur. Eğer bir zararı olsa idi bizzat kendisi bundan uzak dururdu. Sizi çağırdığı şeye bizzat kendisi de tabi olmuştur. Öyleyse çekinmenize ve şüpheye düşmenize mahal yoktur.  Zaten siz müminsiniz; yani baştan her şeyiyle O’na ve resulüne tabi olduğunuz. Öyleyse tabi olduğunuz Allah’a ve resulüne itaat edin ve getirdiği emirlere uyun. Yani iman ettikten sonra tabii olmakta şüpheye ve gevşekliğe düşmeyin. Eğer böyle yaparsanız size mümin denmez.
Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine; “peygamberleri hiçbirinin arasında ayırım yapmayız” diye iman ettiler; Bu bölüm iman etmemiz gereken hususları ifade etmektedir.
Bunların başında Allah cc gelmektedir. Evet insan kayıtsız şartsız Allah’a iman etmeli, hükümlerine şüphesiz uyma gayretinde olmalıdır ki iman etmiş olsun. Bu noktada ahireti, cennet ve cehennemi görmemiş olsa da iman etmelidir. Çünkü onları görmesek te Allah’ın kainattaki icraatları varlığını, gücünü ve vaadinin doğruluğunu bize ispat etmektedir.
Sonra meleklerine iman gelmektedir; Bu belki de gabya imanımızın sınandığı maddedir. Çünkü melekleri ne gördük ne de varlıklarını maddi bir şeyle açıklayabiliyoruz. Biz onların varlığını Allah cc bildirmesi ve peygamberlerin haberleri ile biliyoruz. Onlarda haberlerinde haşa yalancı olmayacaklarından dolayı bizler meleklerin varlığına inanıyoruz.
Sonra kitaplarına iman geliyor; Bu madde imanımızın gereklerini şekillendiren maddedir. Çünkü inandığımız Rabbimiz nasıl yaşamamız gerektiğini kitapları ile bildirmiştir. İmanın tamamlanması için mümin bu kitapları bilmeli, kabullenmeli ve gereklerini yerine getirmeye gayret göstermelidir. Yoksa ben sadece Allah’a inanırım ama dediklerini yapmam mantığı aranan iman değildir.
Sonra Peygamberlere iman gelmektedir; Bu bölümde emirlerin yaşanabilirliğini ortaya koyması adına önemlidir. Çünkü genellikle kitaplarda olanlar ütopya(yapılamayacak) kabul edilir. Oysa gelen peygamberler bu ayetlerin her birinin yaşanabilir olduğunu bizzat hayatlarında gösterirler. Böylece insanların şikayet ve itiraz kapısı kapanmış olur. Bundan dolayı peygamberler insanlar arasından seçilmiştir. Biz müminler Kur’an’da geçen bütün peygamberlerin peygamberliğini kabul eder ve aralarında ayırım yapmayız. Bu bize Allah tarafından verilen bir emirdir. Bu da her peygamberin aynı hak davayı ortaya koymak için geldiklerinin ayrı bir ispatıdır. Peygamber olana peygamber değildir demek küfür olduğu gibi, peygamber olmayana da peygamber demek te küfürdür. Bundan dolayı biz sadece K.kerimde beyan edilen peygamberlerin peygamberliklerini biliriz. Son peygamber de Hz. Muhammed sav olduğu için sonradan çıkan yalancı peygamberlere itimat etmeyiz.
Ve şöyle dediler; “İşittik ve itaat ettik! Rabbimiz! Mağfiretini dileriz; dönüşümüz ancak Sana’dır!”; Bu ayet mümini Allah, Kur’an ve peygamberin emirleri karşısında alması gereken tavrı öğretmektedir. Evet bizler Kur’an’ın bize emir buyurduğu her şeyi işittik ve itaat ettik. Hele bu asırda (bilim ve tekniğin ilerlediği, ilme ulaşmanın kolay olduğu) bir müminin bilmiyordum, bundan dolayı yapmadım demesi kendini kandırmaktan başka işe yaramayacak bir bahanedir.
Yine bu ayette, işittik ve itaat ettik dedikten sonra Allah’tan mağfiret istemekteyiz. Çünkü; İnsan işitip itaat etse bile emrin gereğini yapamayabilir yada hakkıyla yapamayabilir. Bunun için Allah’tan bağışlanma dilenmelidir. (Allahım Seni gereği gibi zikredemediğimizden, Sana gereği gibi kulluk yapamadığımızdan dolayı Sen’den özür diliyor bizi bağışlamanı istiyoruz.)
Yine bu ayette dönüşümüzün O’na olduğu hatırlatılmaktadır. Evet bilelim ki ne yaparsak yapalım, hangi mala, mevkiye, güce ve imkana sahip olursak olalım sonuçta bir dönüş olacak ve bu dönüşte Allah’a olacaktır. Öyleyse döneceğimiz yere göre yaşamalı, geçici dünya malına aldanmamalıyız. İstesek te istemesek te dönüşümüz aynı yere olacaktır. Öyleyse insan geçici dünya için değil ebedi ahiret hayatı için hazırlanmalı ve ne hazırladığına bakmalıdır. Aynı zamanda zerre miktar hayrımızın/şerrimizin hesaba çekileceğini göz önünde bulundurursak çok daha dikkatli yaşamamız gerektiğini daha iyi anlarız.

286-Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Bu ayet Rabbimizin rahmetini gösteren bir ayettir. Allah dileseydi bizleri takatimizin üstünde şeylerle de mesul tutabilirdi. Oysa sadece gücümüzün yettiği şeylerden mesul tutmuştur. Mesela yaptıklarımızdan değil de kalbimizden ve aklımızdan geçirdiklerimizden de mesul olabilirdik. O zaman da perişan olurduk. Öyleyse başımıza olumlu yada olumsuz her hangi bir şey geldiğinde bilmemiz gereken şudur; “Demek ki kaldırma ve başarma gücüm var ki Allah bunu bana verdi. Eğer başarma kabiliyet ve gücüm olmasaydı Allah bunu bana vermezdi. Çünkü Allah Adil’dir ve kullarına zulmetmez. “

Kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük te kendi aleyhinedir; Kişi ne yaparsa kendine yapar. Allah u Teala bu ayetle bunu garantisini vermekte başımıza gelen her şeyin kendimiz sebebi ile olduğunu, zahiren dış etkenler olsa da asıl sebebin kendimiz olduğunu beyan etmektedir. “İnsanlar zulmeder ancak Allah adalet eder.” Öyleyse kişi asıl sebebi kendisinde aramalıdır.
Aynı zamanda bu ayette, iyilik kazanma adına yapılacak bütün mücadelelerin kişinin lehine olacağı, bundan dolayı Allah’a bir faydaları dokunmayacağını ifade etmektedir. Öyleyse ahirette nasıl bir mükafat ile karşılanmak istiyorsak burada ona göre çalışmalıyız. Çünkü ahirette alınacak semerenin tohumları sadece burada atılır. Dünya çalışma yeri, ahiret mükafat yeridir.
(Ey müminler şöyle dua ediniz;) “Rabbimiz! Eğer unutursak veya hata edersek bizi mesul tutma!; Bu ayet bize nasıl dua etmemizi ve nelerden Allah’a sığınmamızı öğretmektedir. İnsan unutma özelliği olan bir varlıktır ve çoğu zaman Allah’a verdiği sözleri unutur. Günlük hayatımıza baktığımızda Rabbimizi ve emirlerini oldukça az hatırlamamız bunun bir ispatıdır. Çoğumuz bunu bilerek yapmaz. İşte bunun için kişi art niyetli olmadan yaptığı bu yanlışlıklardan dolayı Rabbinden af dilenmelidir. Allah u Teala da bu ayette bize bunu öğretmektedir. Bu da O’nun kullarına karşı şefkatinin ayrı bir göstergesidir.
Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Bu ayette bize Rabbimizden istememiz gereken diğer önemli bir hususu hatırlatır. Bizden öncekiler dinlerinden dolayı oldukça fazla imtihanlara tabii tutulmuşlardır. Çoğu insan da bu imtihanı kaybetmiştir. Tarih bunların ispatları ile doludur. İşte Allah u Teala bizim de bu duruma düşmememiz için bize yol göstermektedir. Aynı zamanda bu ayetten geçmişin araştırılması sonucu da çıkmaktadır. Çünkü insan elindeki nimetlerin kıymetini bilmesi için yokluğunu ve yokluğu yaşayanların durumunu bilmesi gerekmektedir.
Aynı zamanda bu ayet mutlaka bir yükün yükleneceğini, yükten kaçışın olmayacağını hatırlatmaktadır. Madem ki yükümüz olacak öyleyse ahirette en güzel fayda sağlayacak yük ile yüklenmek akıllıca bir davranış olacaktır.
Rabbimiz! Kendisine dayanabilmek için takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Evet bizler kendimizi iyi bilen insanlar değilleriz. Bizi bizden daha iyi bilen Rabbül alemin olan Allah’tır.cc. Öyleyse her konuda olduğu gibi yük konusunda da Allah’a sığınmalı ve kaldırmayacağımız şeyi yüklememesini O’ndan istemeliyiz.Bir şeyi isterken de hayırlısı ise istemeliyiz.
Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Bu bölümde bir manada kulluk vazifemizi hakkıyla yerine getiremediğimizden dolayı özür beyan ediyoruz. Çünkü Allah cc bizlere bu kadar imkan ve nimet verdiği halde hala gevşeklikte ve gereği gibi kulluk etmemekte devam ediyoruz. Onun için daima bağışlanma ve merhamet dilenmeliyiz. Çünkü haşa biz Allah yerinde olsaydık bu kadar isyan ve itaatsizlik karşısında insanlığı bu güne kadar kaç defa helak ederdik.  
Sen bizim Mevla’mızsın; artık kafirler topluluğuna karşı bize yardım eyle!” Evet yine bu ayette de acizliğimizi ilan ediyor ve O’na sığınıyor ve O’ndan yardım dileniyoruz. Eğer O bizi koruması altına almazsa bizler perişan oluruz. Evet bizler insanların kalplerinden ve akıllarından geçeni, insi ve cinni şeytanların planlarını, düşmanın-kafirin, münafığın-fasıkın planlarını bilemeyiz. Bunları bilecek ve bunların şerrinden bizleri koruyacak sadece Allah’tır. Onun için insan her gün bildiği/bilemediği bu düşmanlarından Allah’a sığınmalı ve O’ndan yardım dilenmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder