Allah’ın rahim isminin
tecellisi
ŞU ÂLEMDE GÖZÜKEN MERHAMETİN SAHİBİ KİMDİR?
Rahim: Yarattıklarına merhamet
eden, acıyan ve şefkat gösteren manasındadır. Allah Rahim’dir. Rahmetiyle bütün
âlemleri kuşatmıştır.
• Merhametiyle şu âlemi yoktan icat etmiş,
• Her bir varlığa kendine mahsus bir elbise giydirmiş,
• Her birini farklı şekillerde terbiye etmiş,
• Vazifelerini öğretmiş,
• Hayatını devam ettirebilmesi için lazım olan
cihazlarla teçhiz etmiş,
• Maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını şefkatle
karşılamıştır.
Şimdi o rahmet denizinden birkaç damlayı hep beraber görelim!
Büyük bir ateş görseniz, bir hortumdan
çıkan su ile söndürülüyor. Lakin hortumu tutan eli görmeseniz, ateşi söndürmek
fiilini hortumun kendisine verebilir misiniz? Elbette, hayır! Çünkü ateşi
söndürmek için failinde hayat, ilim, kudret gibi sıfatların bulunması gerekir.
Hayatı olmayan, ateşi bilmeyen, hortumu tutamayan ateşi söndüremez. Hepsinden
önemlisi, söndürmek merhametin neticesidir; rahmeti olmayan bu fiile fail
olamaz. Ve bütün insanlar bir araya gelse o ateşi bu hortumun kendisinin
söndürdüğüne bizi inandıramaz. Acaba yeryüzünün ateşini söndürmek, yaşamak
ateşinin hararetini dindirmek için, hortum hükmündeki bulutlardan suyu damla
damla kim indiriyor?
Elbette, cansız, şuursuz bulutlar bu merhameti ve
şefkati hissettiren fiile fail olamaz. O hâlde bulut hortumunu tutan el kim?
Kur’an bu sorumuza cevap versin:
“İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve
rahmetini her tarafa yayan O’dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O’dur.”
(Şura: 28)
İşte
yağan her bir damla Rahim isminin bir tecellisidir. Ve rahmetin
başka tecellileri!
Zehirli bir böceğin karnında şifalı ve en
tatlı bir balı bizim için pişirmek ve o böceğin eliyle bize ikram etmek,
elbette o böceğin işi olamaz. Demek balı yapan böcek değil, Allah’ın
rahmetidir.
Ve bahar mevsiminde cennet hurileri tarzında bütün ağaçlara
en güzel elbiseleri giydirip çiçek ve meyvelerle süslendirip onların elleri
hükmünde olan kuru dallarıyla lezzetleri farklı, renkleri farklı, kokuları
farklı, şekilleri farklı meyvelerle bizi beslemek, elbette rahmetin bir
tecellisidir. Yoksa o kuru ağaçlar bizi tanımaz ve bize merhamet etmez.
Ve elsiz bir böceğin eliyle ipek gibi yumuşak bir elbiseyi
bize giydirmek rahmetin neticesidir. Yoksa o elsiz böcek yemyeşil dut yaprağını
yiyip bembeyaz bir ipeği bizim için çıkartamaz.
Ya inek, deve, koyun ve keçi gibi hayvanlara ne demeli!
Onlara yemyeşil otu yedirip kan ve fışkıları arasından bembeyaz, besleyici bir
sütü çıkarmak ve o hayvanı bir süt fabrikası yapmak, elbette rahmetin işidir.
Ve o koca Güneş’i Dünyamıza soba ve lamba yapmak, Ay’ı kandil
ve takvim yapıp yıldızlarla semanın yüzünü süslendirmek, elbette rahmetin bir
tecellisidir.
Şimdi rahmetin insandaki cüzi bir tecellisine bakalım:
Acaba gözümüz olmasaydı ne yapardık? Kapkaranlık bir âlem…
Ya kulaklarımız olmasaydı? Sessiz bir âlem…
Ya dilimiz olmasa ve ona tat alma duygusu verilmeseydi?
Konuşmanın ve lezzetin olmadığı bir âlem…
Ya burnumuz olmasaydı? Kokunun olmadığı bir âlem…
Elbette, böyle bir âlemde yaşamak ne kadar
zor olurdu. Acaba el, ayak, parmak gibi maddi; akıl, korku, şefkat ve muhabbet
gibi manevi hediyeler olmasaydı ne yapardık? Demek her bir azanın takılışında
rahmetin bir tecellisi görünüyor.
İnsanları böyle maddi ve manevi aza ve duygularla süsleyen
Allah hayvanlara da bu âlemden istifade edebilmeleri için lazım olan
cihazları takmıştır. Kuşa kanat takıp uçmayı, balığa yüzgeç verip yüzmeyi
öğretmiş ve her canlıya rahmetiyle muamele edip hayatının devamı için gerekli
olan vücudu ve azaları vermiş. İşte Allah’ın rahmeti her şeyi böyle
kuşatmıştır.
Sözün özü: Şu dünyanın gidişatına
dikkatle bakılsa görülür ki, en âciz, en zayıftan tut; ta en kuvvetliye kadar
her canlıya muhtaç olduğu rızkı veriliyor. Hatta en zayıf ve en âcize en iyi
rızık veriliyor. Hiç biri unutulmuyor ve karıştırılmıyor. Her dertliye ummadığı
yerden bir derman yetiştiriliyor. Öyle ulvi bir keremle ziyafetler ve ikramlar
olunuyor ki, nihayetsiz bir rahmet eli, içinde işlediği bedaheten gözüküyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder