iman nedir. İman etmenin Faziletleri nelerdir.

İMAN
İman etmek; Kişinin yaratıcısı-rızık vericisi-emir vericisi-sahibi olan Allah’ı bilmesi, kabullenmesi, güvenmesi ve emirlerine itaat etmeye karar ve söz vermesidir. İman eden insan şunları elde eder;
v  İman eden insan en büyük saadet ve mutluluk kaynağına ulaşmış olur. Çünkü;
o   Sevgisini karşılığını kat kat verir.
o   Allah insana yanlış yapmaz. Kulunu ortada bırakmaz
o   İhtiyaçlarını giderir.
o   Sırrına ihanet etmez, en güvenilir kapıdır.
o   Az bir ibadetine ebedi mükafatlar verir.
o   Karşılıksız verir
o   En iyi dert ortağıdır.
o   Her an ulaşılabilir, aracılara ve randevuya ihtiyaç yoktur.
o   Emanete sahip çıkar,
o   Hatalarından dolayı hemen kulunu dışlamaz, dönmesi için fırsatlar verir. Hataları affeder
o   İltifatı boldur. Birlere binler verir.
o   Sabırlıdır, acele etmez, zorlamaz.
v  İman eden kişi en önemli dayanak kapısını bulmuş olur. Çünkü;
o   Tevekkül eden (vekili Allah olan) Allah’ın koruması altına girmiş olur. Onu bildiği bilemediği her şeyden korur. Artık ona hiçbir şey zarar veremez.
o   İşlerinde bereket olur, her şeyin sahibi olan Allah işlerine bereket verir.
v  İman eden insan hayatındaki her şeye iman gözlüğüyle (her şeyin sahibi ve idarecisi olan Allah dayandırarak) bakar. İman gözlüğüyle bakan kişi güzel görür, güzel düşünür ve hayattan lezzet alır. Çünkü Allah kainatta mümin kulu hakkında şer yaratmaz. Şer gibi görünen şeylerde bile hayır vardır.
v  İman eden kişi en önemli sevgiliyi bulmuş olur. Çünkü;
o   Sevilmeye en layık olan Rabbini tanır. Tanıdıkça daha çok sever.
o   Kendisine sonsuz nimetler ihsan eden Rabbini öğrenir, verdiği nimetleri öğrenir. Böylece sevilmeye en layık olduğunu ve diğer sevilecek şeylerinde sadece O’ndan dolayı sevilebileceğini daha iyi anlar.
v  İman eden kişi bütün varlıkların yaratılış gayelerini ve vazifelerini daha iyi anlar. Böylece hayatını boşu boşuna yaşamaktan kurtulur. Çünkü;
o   Her şeyin bir amaç için yaratıldığını ve vazifelendirildiğini görür.
o   Hiçbir şeyin başıboş olmadığını, Allah tarafından en ince teferruatına kadar idare edildiğini görür. Böylece bu nazardan bakarak her varlığın amacını anlamaya çalışır. Arkasından da kendisinin de bir amaç için yaratılmış olması gerektiğini düşünür ve bulur. Sonra da bu amaca uygun olarak yaşamaya gayret gösterir ve inşallah kaybetmez.
v  İman eden bütün olumsuz gibi görünen şeylerin hikmetlerini anlar. Böylece;
o   Musibetleri, birer ihtar-hatırlatma-imtihan vesilesi ve Allah’ın değer verdiğinin ispatı,
o   Hastalıkları, birer temizlenme aracı,
o   Ölümü, dünya telaşının bitişi, teskerenin alma ve ebedi mutluluğa ulaşmada bir araç olarak görür.
v  İman eden kendisine verilen nimetlerin kıymetini daha iyi anlar ve gerekli teşekkürü yapar, nankörlük yapmaz. Çünkü;
o   Bütün nimetlerin Allah’tan hak etmediği halde kendisine verildiğini anlar. Dileseydi bunları vermeyeceğini bilir.
v  İman edenin nazarında şu kâinat Allah’ın muhteşem sanatıdır. Her varlığa ve her şeye Allah’ın sanatı nazarıyla bakar, muhteşemliği karşısında “Allah u Ekber” der, mükemmelliği karşısında “Subhanallah” der. Böylece her gördüğü şeyde Rabbini hatırlar, O’nu zikreder. Rabbinin büyüklüğünü ilan eder ve kulluğun zirvesine çıkar.
v  İman eden kişi, en makbul insan haline gelir. Çünkü;
o   Hayatını imanının gereğine uygun yaşar. Böylece kötü bir insan olmaz. Her kesin takdir ettiği bir insan olur. Çünkü insanı kamil ancak Allah’ın emrettiği şekilde yaşamakla olunur. Bunun için iman insanı insan eder belki de sultan eder.
v  İman eden hakiki güç ve kuvveti bulmuş olur; Çünkü;
o   İman eden Allah’a dayanır ve Allah’ın gücünü arkasına almış olur. Allah’a dayana da en önemli gücü bulmuş demektir. İman hem bir nur hem bir kuvvettir. Hakiki imanı elde eden kâinata meydan okuyabilir.
v  İman eden kişi kendisini vazifeli bir memur olarak bilir. Bu dünyaya Ahireti kazanmak ve cennete ehil hale gelmek için geldiğini bilir. Dünyayı bir eğitim yeri olarak görür, dünya nimetlerini sahiplenmez. Elindeki her imkânı Ahireti kazanmak için kullanmaya çalışır.
v  İman eden kişi, cennet hayatını dünyada yaşamaya başlar. Selamet ve emniyet, yalnız imandadır.
v  İman eden kişi her haline hamd eder ve isyan etmez. Çünkü bilir ki; Rabbi onun hakkında şer düşünmez. Her şer gibi görünen şeyin arkasında bir hayır olduğunu bilir. İman eden kişi, nimetler için hamd ederek ve şükrünü eda ederek, sıkıntılar için de sabrederek bu imtihanı kazanacağını bilir.
v  İman eden kişinin nazarında her olay bir hikmet ve ders, her şey bir imtihan vesilesidir. Her şey ile Rabbinin kendisini imtihan ettiğini bilir. Böylece Allah’ın kendisine verdiği varlıklar veya yokluklar karşısında, Rabbinin rızasını kazanmak için nasıl bir tavır alması gerektiğini düşünür ve ona uygun hareket etmeye çalışır.
v  İman eden kişi; kendini Rabbine teslim ederek en büyük güce dayandığını bilir. Dünyanın bütün zorluklarına karşı tek başına uğraşmaktansa, Rabbine dayanarak yaşamanın daha kolay ve kuvvetli olduğunu bilir. Bunun için “Ene” sini Rabbi’nin havuzunda eritir.
v  İman eden kişi, son nefesine kadar mücadele etmesi gerektiğini bilir. Dünyada kulluktan emekliliğin olmadığını bilir. Bunun için kendisine takdir edilen ömürde ulaşması gereken olgunluğa ulaşmak için durmadan mücadele eder.
v  İman eden kişi dünyanın mücadele yeri olduğunu bilir. Bunun için dünyada rahat etmeyi düşünmez. Rahat edeceği yerin ahiret olduğunun şuurundadır.
v  İman eden kişi, kul olduğunun bilincindedir. Bunun için hareketlerini kendine göre değil sahibi olan Rabbine göre şekillendirir.
v  İman eden kişi, her hareket ve davranışının hesabını vereceğini bilir. Bunun için ahirette hesabını veremeyeceği davranışı yapmamaya çalışır. Her davranışına bir dayanak noktası arar, bulamazsa yapmaz.
v  İman eden kişi sabırlıdır. Hiçbir sıkıntının ebediyen devam etmeyeceğini bilir. Bunun için vakti gelene kadar isyan etmeden sabreder.
v  İman eden kişi, Allah’ın kendisine cüz-i irade verdiğini ve kâinatı sebepler dairesinde yarattığını bilir. Bunun kendisine düşen vazifelerin hakkını verir. Sebeplere uygun hareket eder. Tembellik göstermez.
v  İman eden kişi, Allah’tan gayrı kimseden korkmaz. Her şeyin Allah’ın vazifeli bir memuru olduğunu bilir.
v  İman eden kişi, her şeyi Allah için sever. Yaratılanı yaratandan ötürü sever. Hoşuna gitmeyen şeylere bile Allah için ve imtihanı kazanmak için katlanır.
v  İman eden kişi, bir şeyi Allah için sevmez veya Allah için nefret eder. Çok hoşuna gitse bile Allah’ın emirlerine ters olan şeyden Allah için vazgeçer.
v  İman eden kişi, daima Allah’ın rızasını kazanma gayretinde olan kişidir. Her hareketinin O’nun rızasına uygun olup olmadığını kontrol eder. Uygun olmayanlarda Allah için vazgeçer.
v  İman eden kişi, hak mücadelesinden asla vazgeçmez. Eninde sonunda Allah’ın kendisini muvaffak edeceğini bilir, ümitsizliğe düşmez.
v  İman eden kişi, nefsine uyararak veya şeytanın vesvesesiyle hata ve günah işleyeceğini bilir. Ancak günahında ısrarcı olmaz, tevbe eder. Hiçbir zaman Allah’ın affından ümidini kesmez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder