İMAN
İman
etmek; Kişinin yaratıcısı-rızık vericisi-emir
vericisi-sahibi olan Allah’ı bilmesi, kabullenmesi, güvenmesi ve emirlerine
itaat etmeye karar ve söz vermesidir. İman eden insan şunları elde eder;
v İman eden insan en
büyük saadet ve mutluluk kaynağına ulaşmış olur. Çünkü;
o
Sevgisini karşılığını kat kat verir.
o
Allah insana yanlış yapmaz. Kulunu
ortada bırakmaz
o
İhtiyaçlarını giderir.
o
Sırrına ihanet etmez, en güvenilir
kapıdır.
o
Az bir ibadetine ebedi mükafatlar
verir.
o
Karşılıksız verir
o
Her an ulaşılabilir, aracılara ve
randevuya ihtiyaç yoktur.
o
Emanete sahip çıkar,
o
Hatalarından dolayı hemen kulunu
dışlamaz, dönmesi için fırsatlar verir. Hataları affeder
o
İltifatı boldur. Birlere binler verir.
o
Sabırlıdır, acele etmez, zorlamaz.
v İman eden
kişi en önemli dayanak kapısını bulmuş olur. Çünkü;
o
Tevekkül eden (vekili Allah olan)
Allah’ın koruması altına girmiş olur. Onu bildiği bilemediği her şeyden korur.
Artık ona hiçbir şey zarar veremez.
o
İşlerinde bereket olur, her şeyin
sahibi olan Allah işlerine bereket verir.
v İman eden
insan hayatındaki her şeye iman gözlüğüyle (her şeyin sahibi ve idarecisi olan
Allah dayandırarak) bakar. İman gözlüğüyle bakan kişi güzel görür, güzel
düşünür ve hayattan lezzet alır. Çünkü Allah kainatta mümin kulu hakkında şer
yaratmaz. Şer gibi görünen şeylerde bile hayır vardır.
v İman eden kişi
en önemli sevgiliyi bulmuş olur. Çünkü;
o
Sevilmeye en layık olan Rabbini tanır.
Tanıdıkça daha çok sever.
o
Kendisine sonsuz nimetler ihsan eden
Rabbini öğrenir, verdiği nimetleri öğrenir. Böylece sevilmeye en layık olduğunu
ve diğer sevilecek şeylerinde sadece O’ndan dolayı sevilebileceğini daha iyi
anlar.
v İman eden kişi
bütün varlıkların yaratılış gayelerini ve vazifelerini daha iyi anlar. Böylece
hayatını boşu boşuna yaşamaktan kurtulur. Çünkü;
o
Her şeyin bir amaç için yaratıldığını
ve vazifelendirildiğini görür.
o
Hiçbir şeyin başıboş olmadığını, Allah
tarafından en ince teferruatına kadar idare edildiğini görür. Böylece bu
nazardan bakarak her varlığın amacını anlamaya çalışır. Arkasından da
kendisinin de bir amaç için yaratılmış olması gerektiğini düşünür ve bulur.
Sonra da bu amaca uygun olarak yaşamaya gayret gösterir ve inşallah kaybetmez.
v İman eden
bütün olumsuz gibi görünen şeylerin hikmetlerini anlar. Böylece;
o
Musibetleri, birer
ihtar-hatırlatma-imtihan vesilesi ve Allah’ın değer verdiğinin ispatı,
o
Hastalıkları, birer temizlenme aracı,
o
Ölümü, dünya telaşının bitişi,
teskerenin alma ve ebedi mutluluğa ulaşmada bir araç olarak görür.
v İman eden
kendisine verilen nimetlerin kıymetini daha iyi anlar ve gerekli teşekkürü
yapar, nankörlük yapmaz. Çünkü;
o
Bütün nimetlerin Allah’tan hak
etmediği halde kendisine verildiğini anlar. Dileseydi bunları vermeyeceğini
bilir.
v İman edenin
nazarında şu kâinat Allah’ın muhteşem sanatıdır. Her varlığa ve her şeye
Allah’ın sanatı nazarıyla bakar, muhteşemliği karşısında “Allah u Ekber” der,
mükemmelliği karşısında “Subhanallah” der. Böylece her gördüğü şeyde Rabbini
hatırlar, O’nu zikreder. Rabbinin büyüklüğünü ilan eder ve kulluğun zirvesine
çıkar.
v İman eden
kişi, en makbul insan haline gelir. Çünkü;
o
Hayatını imanının gereğine uygun
yaşar. Böylece kötü bir insan olmaz. Her kesin takdir ettiği bir insan olur.
Çünkü insanı kamil ancak Allah’ın emrettiği şekilde yaşamakla olunur. Bunun
için iman insanı insan eder belki de sultan eder.
v İman eden hakiki
güç ve kuvveti bulmuş olur; Çünkü;
o
İman eden Allah’a dayanır ve Allah’ın
gücünü arkasına almış olur. Allah’a dayana da en önemli gücü bulmuş demektir.
İman hem bir nur hem bir kuvvettir. Hakiki imanı elde eden kâinata meydan
okuyabilir.
v İman eden kişi
kendisini vazifeli bir memur olarak bilir. Bu dünyaya Ahireti kazanmak ve
cennete ehil hale gelmek için geldiğini bilir. Dünyayı bir eğitim yeri olarak
görür, dünya nimetlerini sahiplenmez. Elindeki her imkânı Ahireti kazanmak için
kullanmaya çalışır.
v İman eden
kişi, cennet hayatını dünyada yaşamaya başlar. Selamet ve emniyet, yalnız
imandadır.
v İman eden kişi
her haline hamd eder ve isyan etmez. Çünkü bilir ki; Rabbi onun hakkında şer
düşünmez. Her şer gibi görünen şeyin arkasında bir hayır olduğunu bilir. İman
eden kişi, nimetler için hamd ederek ve şükrünü eda ederek, sıkıntılar için de
sabrederek bu imtihanı kazanacağını bilir.
v İman eden
kişinin nazarında her olay bir hikmet ve ders, her şey bir imtihan vesilesidir.
Her şey ile Rabbinin kendisini imtihan ettiğini bilir. Böylece Allah’ın
kendisine verdiği varlıklar veya yokluklar karşısında, Rabbinin rızasını
kazanmak için nasıl bir tavır alması gerektiğini düşünür ve ona uygun hareket
etmeye çalışır.
v İman eden
kişi; kendini Rabbine teslim ederek en büyük güce dayandığını bilir. Dünyanın
bütün zorluklarına karşı tek başına uğraşmaktansa, Rabbine dayanarak yaşamanın
daha kolay ve kuvvetli olduğunu bilir. Bunun için “Ene” sini Rabbi’nin
havuzunda eritir.
v İman eden
kişi, son nefesine kadar mücadele etmesi gerektiğini bilir. Dünyada kulluktan
emekliliğin olmadığını bilir. Bunun için kendisine takdir edilen ömürde
ulaşması gereken olgunluğa ulaşmak için durmadan mücadele eder.
v İman eden kişi
dünyanın mücadele yeri olduğunu bilir. Bunun için dünyada rahat etmeyi
düşünmez. Rahat edeceği yerin ahiret olduğunun şuurundadır.
v İman eden
kişi, kul olduğunun bilincindedir. Bunun için hareketlerini kendine göre değil
sahibi olan Rabbine göre şekillendirir.
v İman eden
kişi, her hareket ve davranışının hesabını vereceğini bilir. Bunun için
ahirette hesabını veremeyeceği davranışı yapmamaya çalışır. Her davranışına bir
dayanak noktası arar, bulamazsa yapmaz.
v İman eden kişi
sabırlıdır. Hiçbir sıkıntının ebediyen devam etmeyeceğini bilir. Bunun için
vakti gelene kadar isyan etmeden sabreder.
v İman eden
kişi, Allah’ın kendisine cüz-i irade verdiğini ve kâinatı sebepler dairesinde
yarattığını bilir. Bunun kendisine düşen vazifelerin hakkını verir. Sebeplere
uygun hareket eder. Tembellik göstermez.
v İman eden
kişi, Allah’tan gayrı kimseden korkmaz. Her şeyin Allah’ın vazifeli bir memuru
olduğunu bilir.
v İman eden
kişi, her şeyi Allah için sever. Yaratılanı yaratandan ötürü sever. Hoşuna
gitmeyen şeylere bile Allah için ve imtihanı kazanmak için katlanır.
v İman eden
kişi, bir şeyi Allah için sevmez veya Allah için nefret eder. Çok hoşuna gitse
bile Allah’ın emirlerine ters olan şeyden Allah için vazgeçer.
v İman eden
kişi, daima Allah’ın rızasını kazanma gayretinde olan kişidir. Her hareketinin
O’nun rızasına uygun olup olmadığını kontrol eder. Uygun olmayanlarda Allah
için vazgeçer.
v İman eden
kişi, hak mücadelesinden asla vazgeçmez. Eninde sonunda Allah’ın kendisini
muvaffak edeceğini bilir, ümitsizliğe düşmez.
v İman eden
kişi, nefsine uyararak veya şeytanın vesvesesiyle hata ve günah işleyeceğini
bilir. Ancak günahında ısrarcı olmaz, tevbe eder. Hiçbir zaman Allah’ın
affından ümidini kesmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder